Afganistan milattan önce kadim felsefe bilginlerinin hikmeti aradığı bir yer olarak bilinirdi. Yunan filozofları felsefede zirveye ulaşmak için buraya kadar yol kat ederdi. Örneğin Sokrat’ın meşhur öğrencisi Eflatun (Plato) da buraya gelmiş ve daha sonra kurduğu akademilerin metodunu buradaki eğitim kurumlarından almıştı.
İslam’ın gelişinden sonra da bu topraklar birer ilim merkezi halini almıştır. Birçok alim ve mutasavvıfın yetiştiği Horasan’ın bir kısmı ile Gazne, Herat ve Belh gibi en eski İslam şehirleri bugün Afganistan sınırları içinde yer almakta. Büyük müfessir Fahrettin er-Razi Afganistanlıdır. İbrahim b. Ethem, Bahaeddin Veled ve oğlu Mevlana Celaleddin Rumi gibi meşhur mutasavvıflar da Belh’ten Konya’ya gelmişlerdir. Birçok medeniyete beşiklik eden Afgan toprakları ayrıca tarihi ‘İpek Yolu’nun en önemli duraklarından biridir.
Ancak bu tarihi görkemine rağmen ülkenin iki asırdır yaşadığı işgaller, tüm şehirlerini harabeyeafganistan.jpg çevirmiş, kültürünü ve tarihini yerle bir etmiştir. Geçmişle bugün arasında mukayese yapmaya kalktığınızda hayal aleminde yolculuk yaptığınızı düşünürsünüz. Afganistan’ın bugün düçar kaldığı sıkıntıların nedenlerini aşağı yukarı hepimiz biliyoruz. Bunun nedeni ne Taliban ne de oradaki farklı etnik gruplardır. Buna birçok neden gösterebiliriz. Fakat en önemli nedenlerden ikisini belirtecek olursak, Afganistan’ın Batı dışındaki üç büyük kültür havzasının, yani İslam, Hint ve Çin havzasının tam ortasında yer alması ve Asya’yı denetim altına almak isteyenler için önemli bir geçiş noktası oluşturmasını zikredebiliriz. Nitekim, Orta Asya’daki zengin petrol ve doğalgaz rezervleri ancak Afganistan üzerinden Hint Denizi’ne aktarılabilir.
Rusya, Çin, Hindistan ve Pakistan’ın merkezinde yer alan Afganistan, iki asırdır olduğu gibi AB ve ABD’nin gibi büyük güçlerin hakim olmak istediği bölgelerden biridir. Bu jeo-kültürel, jeo-ekonomik ve jeo-stratejik öneminden dolayı ülke bir türlü başındaki belayı def edememektedir. Küresel güçler ülkedeki etnik yapı ile birlikte farklı dini grupları da kullanmayı çok iyi başarmıştır.
Fakat yaşanan bunca zorluğa rağmen Afgan halkının hala işgalcilere karşı direniş göstermesi şu anlama geliyor: Bu halk hangi durumda olursa olsun, işgalcilere hiçbir zaman boyun eğmeyecektir. Zaten kendilerini savaşçı bir halk olarak tanımlayan Afgan halkı, büyük İslam kahramanı Halid bin Velid’in soyundan olduklarını zikretmeden de geçmezler. Geçmişte İngilizlere ve Ruslara mağlubiyeti tattıran Afgan halkı, bugün aynısını ABD ve NATO’ya yaşatıyor. ABD ve NATO’nun Afganistan’da ciddi zayiat verdiği ve hatta verilen kayıpların Irak’taki kayıplardan daha fazla olduğu da bilinen bir gerçek. Bölge uzmanlarının ifadelerine göre, saldırılarını artıran Taliban’ın NATO’nun yakın bir dönemde bölgeyi terk etmesiyle yeniden yönetimi ele geçirmesi muhtemel görünüyor.
Külbe-i ahzân’ında âh ü fizâr bir Simurg. Ehl-i hikmet muhibbi ve hakikat arayıcısı bir yolcu. Uluslararası ilişkiler, ilahiyat, dinler tarihi ve felsefe alanlarıyla iştigal eder, hududü’l...
DETAYLAR