Yezidler diyarı Suriye, Hüseyinleri katlediyor

Suriye, zalim Yezidlerin diyarıdır. Hüseyinleri ve Fatımaları katletmeyi göze alanların mekânıdır. Orada vicdan, din ve insanlık para etmez. Burada çıkarlar ve maslahatlar her şeyin önündedir. Çıkarlar bu ülkede dini bir hüviyyet kazanır. Allah, din, vicdan ve insanlık stratejik hedeflerin hizmetine amade edilir. Böylelikle koltukları için gözleri kara birer caniye dönüşen Yezidler, Hama’da, Humus’ta, Deraa’da, Lazkiye’de ve Kamışlo’da yeni Kerbelalar için Hüseyinleri ve Fatımaları acımadan hem de tüm dünyanın gözü önünde kıyımdan geçirir.

Yezidlerin mezhebi, dini ve meşrebi yoktur. Hatta insan bile değillerdir. Onlar için var olan tek şey koltuklarını çıkarları, stratejileri ve kozları ekseninde ayakta tutmaktır. Onun için Yezidler tarih boyunca bazen Sünnilik, bazen Şiilik, bazen Nusayrilik, bazen Haricilik ve bazen de Mürcilik adıyla ortaya çıkarlar. Herhangi bir dönemde ne onların koltuklarını ayakta tutmaya yarıyorsa, o mezhebin kisvesine bürünürler. Zalimdirler, yalancıdırlar, çıkarcıdırlar, sözlerinde durmazlar ve zaman kazanmayı çok severler. Özgürlük ve adaletten çok korkarlar. Bu kavramların saltanatlarını yerle yeksan edeceğini çok iyi bilirler.

Zavallıları, sefihleri ve “vicdan ve Allah eksenli” olaylara bakmayan kuş beyinli insanları stratejilerinin ve çıkarlarının kölesi yaparlar. Tarih boyunca sefihler, bu zalimleri, aman kaos olmasın, aman iktidarsız kalmayalım, aman Haçlılar gelir ve aman stratejik büyük hedeflerimiz heder olmasın diye katliamlarına, zulümlerine ve vahşetlerine göz yummuşlardır. Hatta bu alçaklar ve beyinsizler, bu kaos teorilerini fıkıh kitaplarına bile dercetmişlerdir. Halbuki insanlığımız ve dinimiz bize Hüseyinler ölmesin diye gerektiğinde devletlerin bile feda edilmesini öneriyor. Üstelik Yüce Allah kitapta mazlumlar ve mustazaflar için zalimlere, firavunlara ve Nemrutlara karşı kıyamı emrederken, sultanların ve zalimlerin peşinde o-bu mezhep ve meşrebin çıkarı için koşanlar hem Allah’ı, hem Peygamberi, hem ümmeti, hem insanlığı, hem Hüseyinleri hem de Fatımaları satmaktan asla imtina etmemişlerdir.

Evet, bu onların yol ve yöntemi peki, adalet ve özgürlük için mücadele ettiğini söyleyenler aylardır Suriye’de akan kana neden seslerini yükseltmiyor. Yoksa onlarda mı vicdanlarını ve dinlerini yüce âli çıkarlar için satılığa çıkardı. Hama’dan, Humus’tan, Deraa’dan ve Şam’dan yükselen kadın ve çocukların seslerini duymuyor musunuz? 3 bin insanın katledilmesi ve onbinlerce insanın tutuklanıp gözaltında kaybolması yetmiyor mu? Vicdanınızın harekete geçmesi için daha da mı çok kanın dökülmesini istiyorsunuz? Yoksa Suriye’nin sözde emperyalizm ve İsrail karşıtlığı sizi de mi esir aldı. Söyler misiniz Stalin’den ya da Hitler’den daha çok emperyalizm karşıtı var mıydı? Stalin’in yaptıklarına emperyalizm ile mücadele ediyor diye sessiz mi kalacağız?

Ancak şunu çok iyi bilmeliyiz ki, Esad rejimi ne emperyalizm ne de İsrail karşıtıydı. Bilakis emperyalistlerin istediği gibi bölgede oluşmuş bir azınlık yönetimdi ve emperyalizm de bölgenin parçalanmasında bu tür rejimlere hararetle ihtiyac duymaktadır. Her ne kadar birbirlerine karşı gibi görünüyor olsalar da… Esad rejiminin yıllardır ayakta kalmasının tek bir nedeni vardı, o da dâhili, bölgesel ve uluslararası kartları yani kozları çok iyi oynamasıydı. Yani iki adım ileri ve bir adım geri siyasetiydi. Fakat onlarda bugün çok iyi biliyor ki, artık bu köhnemiş siyasetle bir adım dahi ileri gidilmiyor. Son on yıldır maskeleri takıp değiştik mesajı verdiler. Yeni bir siyaset gütmeye karar verdiler. Zaman kazanmaya çalıştılar ancak halklar özgürlük ve adalet isteyince onlar da asıl çehrelerini gösterdi.

Hakikatte, Esad rejimi zalim ve vahşi bir yönetimdir. Kanla beslenmiştir ve kan akıtmadan ayakta duramaz. Yıllardır bunun için besletildi ve göz yumuldu. Ortadoğu’nun eski kurtlarından ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger bile Esad gibi deha birini görmedim diyordu. Kissinger, “Mısır eski Devlet Başkanı Enver Sedat direkt bizim çıkarlarımıza hizmet ederken, Hafız Esad’ın dolaylı olarak çıkarlarımıza yaptığı hizmet daha fazla. Onun için deha adam Hafız Esad’ın önünde saygıyla eğiliyorum” diyordu. Herkes biliyor ki, Hafız Esad “Kissinger Planı” için gerekli olan her türlü rolü en az Enver Sedat kadar oynamış hatta Kissinger’in tabiriyle daha iyi oynamıştır.

Bu arada, Esad rejiminin nasıl emperyalist planının bir parçası olarak ortaya çıkarıldığını anlamak için şunları bilmezi gerekiyor: Suriye ve Mısır 1958 ve 1961 yılları arasında Birleşik Arap Cumhuriyeti adı altında birleşti. Bu birleşmenin öncülüğünü Arap milliyetçiliğinin lideri olarak bilinen Cemal Abdunnasır yapıyordu. 1958 yılında birleşme ilan edildiğinde, hem batı hem de Rusya çok korkmuş ve rahatsız olmuştu. Çünkü İsrail’in güvenliği tehdit altındaydı. Bunun için bu birliğin bozulması için emperyalistler, Suriye içindeki azınlıklardan bir grup oluşturdu. Bu birliğin içinde de Hafız Esad bulunuyordu ve 1961 yılında da birliği bozmakta başarılı oldular.

Mart 1963 yılında Suriye’de Baas Partisi’nin düzenlediği askeri darbede Esad da önemli rol oynadı ve ardından orduda adım adım yükseldi. 18 Temmuz 1963 yılında ordu içindeki Nusayriler, Suriye’nin Humus kentinde gizli bir toplantı düzenledi. Toplantıda başkenti Humus olan Nusayri bir devletin kurulması kararı alınmıştı. Bu görevde Hafız Esad’a verilmişti ancak Esad bu hedefleri uygulayacak ne bir zamanı ve ne de bir ortamı hiç bulamadı. Bugün Esad ailesinin Suriye’nin büyük bölümün kaybedilmesi halinde, Akdeniz sahilleri civarında birkaç şehirde yine kendi devletlerini ilan etmek niyetinde olduklarını herkes biliyor. Hatta bu projeyi bizzat İsrail ve ABD destekliyor. Çünkü Nusayri devleti peşinden bölgede küçük de olsa Maruni ve Dürzi devletlerin kurulması peşi sıra düğmeye basılacaktır.

Esad rejiminin adalet ve özgürlük için sokaklara çıkanları ülkeyi bölmek istiyorlar, bunlar batının ajanları demelerine bakmayın. Asıl ülkeyi bölmek isteyenler ve batının ajanları bizzat kendileri. 1970 yılında Esad rejiminin iktidara gelmesinin KGB ve CIA’nın nasıl ortak bir ürün olduğunu artık sağır sultan dahi biliyor. Yani, Siyonist İsrail devletine karşı çıkışları sadece laftan ve gösterişten ibaret…

İşte, Esad rejiminin kirli sahifelerinden bazıları:

1- 30 Mart 1949’da Suriye’de ilk askeri darbeyi yapan General Hüsnü Zaim bizzat CIA’nin desteğiyle hatta Şam’daki Amerikan elçiliğinden darbeyi yönetmişti. Zaim, darbe karşılığında batıya şu sözü vermişti: “Yeni kurulan İsrail’e karşı halkımın gönlünü celbetmek için karşıymış gibi görüneceğim ama size söz veriyorum bu topraklardan İsrail’e ne bir kurşun ne de bir mermi atılacaktır.” Ancak o dönemde ünlü İslam alimi ve Suriye İhvan-ı Müslimin lideri olan Dr. Mustafa Sıbai başkanlığında sık sık İsrail’e karşı gösteriler düzenleniyordu. 1963 Baas darbesine kadar İhvan ülkede çok etkindi. Daha sonra etkisi azaltılmaya çalışıldı ve ardından iktidara gelen Hafız Esad onları katlederek onlara en büyük darbeyi vurdu. Öte, yandan 40 yıldır Golan’dan İsrail’e bir kurşunun dahi atılmaması size bir sözü hatırlatıyor mu?

2- 1967 yılında Golan bölgesinden İsrail lehine neden feragat edildi? 1967 yılında Arap-İsrail savaşı esnasında savaş bitmeden Suriye Hava Kuvvetleri Komutanı ve aynı zamanda Savunma Bakanı Hafız Esad’ın saatler öncesinden Şam Radyosu’ndan Golan’ın düştüğü neden ilan ettirdi? Bugün herkes çok iyi biliyor ki, Suriye ordusu o dönemde Golan’ın çok ötesinde İsrail topraklarındaydı.

3- Hafız Esad 1970 Kara Eylül olaylarında Filistinliler katledilirken onlara neden ihanet etti? Yakın arkadaşı ve Baas Partisi liderlerinden Salih Cedid’in Filistinlilere yardım için tanklar göndermesini neden engelledi? Ve bu olaydan kısa bir müddet sonra tüm ipleri eline geçirdiği 70 darbesi sonrası Salih Cedid dahil tüm Baas üyelerini neden teker teker yok etti? Örneğin, Salih Cedid hapsedildi. Onlarca yıl hapiste kaldı, ailesinden hiç kimseyle görüştürülmedi ve hayatı 1994 yılında daracık bir hücrede son buldu.

4- 1973 Arap-İsrail Savaşı’nda Suriye, Irak’ın İsrail’e saldırısını neden önledi? Saddam ile arası iyi olmamasına rağmen o zaman Irak’taki Baas Partisi’ne İsrail’e saldırmamaları karşısında ne vaadinde bulundu? Yine bu savaşta Mısır’a yardım etmek amacıyla Enver Sedat’a verilen yanlış planlar nelerdi?

5- Lübnan’da 1976 yılında Tel Zaatar kampındaki binlerce Filistinli kadın, çocuk ve yaşlı mültecinin öldürülmesine Esad rejimi neden izin verdi? Tel Zaatar kampı Filistinli direnişçilerin en güçlü kampı olarak biliniyordu o dönemde. Fakat Esad rejimi Marunilere ve Falanjistlere destek vererek kamptaki 5 bin Filistinlinin kuşatılarak öldürülmelerine müsaade etti. Tel Zaatar Katliamı, Sabra ve Şatilla katliamından daha büyük bir katliamdır ve Esad rejimine halen bunun hesabı sorulmadı.

6- Lübnan’daki solcu hareketlerin, Filistinli hareketlerin ve ülkenin birliği için çalışan örgütlerin bölünmesi için Esad rejimi ne tür çalışmalar yürüttü? Falanjistler ve Marunilerler birlikte yürüttüğü bu bölme çalışmalarının İsrail, Fransa ve ABD’nin istediği bir proje olduklarını bilmiyorlar mıydı?

7- Suriye’deki ve Lübnan’daki birçok İslam âlimi Esad rejimi tarafından neden öldürüldü? Mesela, Suriye’nin tanınmış İslam âlimi Şeyh Mervan Hadid rejim aleyhine tehdit oluşturuyor bahanesiyle tutuklanarak, hapishanede işkence altında öldürüldü. Yine Lübnanlı ünlü İslam âlimi Dr. Subhi Salih (Türkçe’de de birkaç kitabı bulunuyor) Beyrut’ta sokak ortasında Esad’ın adamları tarafından şehid edildi. Bu arada, Lübnanlı ünlü Şii alim Musa Sadr’ın Libya ziyareti esnasında Muammer Kaddafi rejimi tarafından öldürülmesinde Esad rejiminin bir parmağı var mı?

8- İsrail’in Lübnan’da Filistinlileri öldürmelerine neden göz yumuldu? Örneğin, Trablus kuşatması esnasında neden Filistin direniş gücünü kırmak için İsrail bahriyesiyle ortak çalışıldı? Sabra-Şatilla katliamının işlenmesine niçin göz yumuldu? Neden karşılık verilmedi?

9- Hama’da 1982 yılında 40 bin sivil insan neden öldürüldü? Günlerce kuşatma altında kalan şehirde bir canlının dahi çıkarılmasına izin verilmedi. Şehir tank topları ve uçak bombardımanları ile yerle bir edildi. Bu tarz bir katliam bu coğrafyada sadece İsrail tarafından işleniyor.

10- Ülkede onlarca yıldır kayıp olan onbinlerce insan hakkında neden açıklamada bulunulmuyor? Bu insanların ailelerinin ve eşlerinin miras konusunda büyük sıkıntı yaşadıkları bilinmiyor mu? Binlerce kadının eşiyle ilgili bir açıklama yapılmadığı için yıllarca dul kaldıkları bilerek mi görmezde geliniyor? Tedmür Hapishanesinde tutuklu bulunan ve yıllardır aileleri ile görüştürülmeyen insanlar var. Bu onbinlerce tutuklunun 20 yıl sonra bile olsa aileleri görüşülmesine neden izin verilmiyor? Öldürüldü iseler neden öldürüldükleri açıklanmıyor?

Sözde direniş safında olan Suriye’nin pisliklerinden bazıları bunlar…

Şimdi birileri bizden Hüseyinlerin ve Fatımaların öldürülmesi pahasına zalim Yezidlerin safında yer almamamızı öneriyor.

Onlara diyecek tek sözümüz var: Yazıklar olsun size!…

TURAN KIŞLAKÇIGazeteci, Yazar

Külbe-i ahzân’ında âh ü fizâr bir Simurg. Ehl-i hikmet muhibbi ve hakikat arayıcısı bir yolcu. Uluslararası ilişkiler, ilahiyat, dinler tarihi ve felsefe alanlarıyla iştigal eder, hududü’l...

DETAYLAR
ARŞİV