Türk askerinin siyasete ilk müdahalesi

Son günlerde Türkiye’yi meşgul eden olayların başında askerin siyasete müdahalesi geliyor. Gündemi de bu konu işgal etmiş durumda. Gazetelerdeki karşılıklı münazaraları okurken aklıma bir anda Türk askerinin tarihte ilk olarak karıştığı siyasi müdahale ile ilgili tarih kitaplarından okuduğum bir bölüm geldi. Bu vesileyle sizinle bunu paylaşmak istedim.

Zikredeceğim anekdot aslında, Türk askerinin siyasete müdahalesinin kadim bir gelenek olduğunu göstermektedir. Hatta bu adet hemen hemen Türklerin tarih sahnesine çıkışıyla eşdeğerdir. Bunu Abbasilerin son döneminde çok daha açık bir şekilde görmekteyiz.

Bilindiği üzere Abbasiler, Farslarla birlikte Emevi yönetimini ortadan kaldırdılar. Daha sonra Abbasi idaresini oluşturan Arap ve Fars unsuruna Türk unsuru da eklendi. Türklerin Abbasi yönetimi içinde rol almasında annesi Türk olan Sultan Mu’tasım’ın rolü çok büyüktür. Mu’tasım’dan sonra Türkler, Abbasi hilafeti ve saltanatının hakiki sahipleri haline geldi. Abbasiler’de sadece ismen halife sıfatını taşıdı. Memleketin idaresi Türklerin eline geçti.

Askeri bir yapıya sahip olan ve şehir hayatına intibak kuramayan Türkler için Abbasi sultanı Mu’tasım Bağdat’ın 100 km kuzeyinde bir şehir kurdu. Bugün Samerra olan bu şehrin adını Surre men reâ , Onu görenler sevinir adını koydu.

Türkler, o sıralarda, savaşçılık, yiğitlik, atılganlık ve daha başka üstün nitelikleriyle biliniyor, ayrıca yokluklara karşı dayanıklı olarak tanınıyorlardı. Bu sebeple el-Mu’tasım, Irak’ta, güçlü, boylu poslu ne kadar Türk kölesi genç varsa onları sahiplerinden satın aldığı gibi, Türkistan’dan da, onların başka soydaşlarını getirtmişti. Rivayete göre, Mu’tasım’ın ordusunda 70 bin paralı Türk asker oluştu.

Kaynaklarımızın birçoğunda yer aldığına göre Türk askerleri Medinetu’s-Selâm (Bağdat)’ın cadde ve sokaklarında at sürdüklerinden kimi zaman kadın, çocuk, yaşlı ve özürlü kimselere birden çarpıyor ve belki de onlardan bazılarının ezilmesine sebep oluyorlardı. Böylece, Türk askerlerine karşı, gerek asker ve gerekse halk kesiminden aşırı bir tepki oluştu. Bu olaylardan sonra Mu’tasım’ın Türk askerleri ve aileleri için Samerra şehrini kurduğu söyleniyor.

Abbasi Devleti içinde artık vazgeçilmez bir unsur halinde görev üstlenen Türk asker ve komutanları, o zamana değin yalnız savaşlarda vazife yaparken el-Mu’tasım’ın emriyle halifenin divanlarına da alınmaya başlandı. Bu tarihin hemen ardından devletin hemen her kademesinde görev üstlenen Afşin, Eşnas, tah, Vasıf, el-Feth b. Hakan, Küçük Boğa, Büyük Boğa gibi çok sayıda yüksek derecedeki Türk komutanları, dönemlerindeki tarihin akışına yön verdiler.

Mu’tasım’dan sonra oğlu Sultan Vasık döneminde Türkler daha da güçlendi. Abbasiler döneminin kurucu unsuru olan Arap ve Farslardan daha da etkin oldular. Hatta, Türkler o kadar nüfuz sağlamışlardı ki, Vasık’ın ölümünden sonra kimin hilafeti bahis mevzuu olsa, Türk emiri Vasıf, bütün diğer emirlerin muhalefetine rağmen, Mütevekkil’i himaye ederek, onun tahta çıkmasını sağladı. Kimse de Türk serdarına karşı bir şey söylemek cesaretini gösteremedi. İşte bu hadise Türk unsurunun ilk defa hilafet ve saltanat tahtının varisinin tayini hususunda işe karışması idi, yani siyasete müdahale olarak yorumlandı.

O sırada Emir Vasıf’in mühadale etmesi her hususta kanuna uygun ve meşru olduğu halde, onun bu davranışı ilerde ordu mensuplarının kanunsuz ve meşru olmayan bir şekilde devlet işlerine karışmasının kapısını açmış oluyordu. Bu hadiseden sonra Türk askerleri, tam bir asır, saltanatın hakiki gücünü ellerinde tuttu. İstedikleri kimseyi hilafet makamına getirdiler ve istediklerini de kolaylıkla azledip ortadan kaldırdılar.

Öyle ki meşhur hikâyede o dönemdeki olaylar tasvir edilir; Halife el-Mu’tezzu Billah hilafet makamına oturduğu zaman sarayın bazı emirleri müneccimleri çağırtıp halifenin ne vakte kadar bu makamda kalabileceğini sormak istemişlerdi. Mecliste bulunan nükteci bir zat; Ben müneccimlerden daha iyi biliyorum? dedi. Emirler, Mademki biliyorsun, söyle bakalım halifemiz hilafet makamında ne kadar kalacak dediler. O zat da: Türklerin istedikleri kadar diye cevap vermişti.

Abbasiler döneminde meydana gelen gelişmeler bize Türk askerinin siyasete müdahalesinin ilk defa ne zamandan itibaren başladığını gösteriyor. Ancak unutulmamalı ki; askerlerin siyasete müdahalesi tarih boyunca genelde imparatorlukların hep son dönemlerine denk gelmiştir. Onun için askeri müdahaleler iç kavgayı körüklemiş, iktisadi yapıyı alt üst etmiş, ve tebayı birbirinden korkar hale getirdikten sonra ardından büyük çöküşü getirmiştir.

Zira, tarih sahifelerinde gezindiğinizde rahatlıkla göreceksiniz ki, orduların siyasete müdahaleleri son çırpınışların bir alameti farikası olarak görülmüştür. Bundan dolayı geriye dönüp baktığınızda askeri müdahalelerin özellikle de uzun süren askeri rejimlerin bıraktığı mirasın koca bir enkazdan başka bir şey olmadığını müşahede edeceksiniz. Her ne kadar birileri müdahaleleri savunmak için haklı gerekçeler ileriye sürmeye çalışsa da…

Unutulmamalı ki, Büyük imparatorluklar sahip oldukları kuvvetli ideoloji ve herkesi kuşatmışlıkla uzun yaşamayı başarmışlardır. Korkular ve dayatmalarla hiçbir imparatorluğun ya da devletin uzun süre yaşadığı vaki değildir? Devletler adalet ve toplumsal barış üzre kaimdir.

TURAN KIŞLAKÇIGazeteci, Yazar

Külbe-i ahzân’ında âh ü fizâr bir Simurg. Ehl-i hikmet muhibbi ve hakikat arayıcısı bir yolcu. Uluslararası ilişkiler, ilahiyat, dinler tarihi ve felsefe alanlarıyla iştigal eder, hududü’l...

DETAYLAR
ARŞİV